A review by envenv
Benim Adım Kırmızı by Orhan Pamuk

5.0

Oldukça kişisel bir “Benim Adım Kırmızı” yazısı

Ne güzeldir bir kitabı ikinci kere okumak.

Benim Adım Kırmızı’yı daha 15 yaşımdayken, Arsuz’un kavurucu Ağustos akşamlarından birinde, bir panayır yerinde, sokak kaldırımına dizilmiş bandrolsüz kitap satan bir satıcıdan aldığımı çok net hatırlıyorum. Hatırlıyorum çünkü sanıyorum ki o akşam o kitabı almasam yaşamım bir daha eskisi gibi olmazdı. Kitabı sonraki üç gün içerisinde hızlıca okuyup bitirdim, adeta büyülenmiştim. Kitabın 1500’lü yılların günlük hayatını masalsı ve akıcı bir halde anlatıyor olması mı, var olduğundan hiç haberim olmayan Frenk usulü resim yapmanın başlarda Osmanlıda nasıl karşılandığının detaylı anlatışı mı, yoksa ilk defa her karakterin kendi sesiyle konuştuğu bir roman okuduğumdan mı bu kadar etkilenmiştim şimdi tam olarak bilemiyorum ama sonraki haftalarda tam bir açlık haliyle İskenderun halk kütüphanesine gidip Kara Kitap, Yeni Hayat gibi yazarın oldukça ağır kitaplarını da o yaşlarımın zengin hayal gücüyle bir çırpıda okumuştum. İçimde her zaman var olan okuma sevgisinin en büyük tetikleyicilerindendir yani Benim Adım Kırmızı.

Zaman geçtikçe, yaşım ilerledikçe, belirli bir okuma deneyimi geliştirince nerdeyse çocuk yaşta okuduğum bu kitapları tekrar okuma istediği doğdu içimde. Sanki bu güzelim kitapları okuduğum yaşlar, kitapların gerçek değerini teslim edemeyeceğim yaşlarmış da ben onlara bu yüzden haksızlık etmişim gibi gelmeye başladı. Kütüphanemde Orhan Pamuk’a ait kitapların çoğu, zamanla okumaları için başkalarına verip sonradan geri almayı unuttuğum için eksikti. Olanlar da bandrolsüz, genç yaşta seyyar sokak satıcılarından aldığım korsan versiyonlarıydı. Bu nedenlerle hem çok sevdiğim yazarın kitaplarını otuzlu yaşlarımın birikimiyle tekrar okumak, hem de kitapları eksiksiz -ve bandrollü- bir halde kütüphamde tamamlama isteğiyle yeniden satın aldım.

Hazır pandemi bizleri evlerin içine tıkmışken, ben de keyifle takrar okuma mutluluğuna eriştim.